Cuma, Ağustos 31, 2012

Olur!

Simdi ben seni arasam; sen "ne var" diye acsan o telefonu -hani sinirlendirdim ya ben seni- ,sonra ben "ozledim daha ne olsun desem" kaldigimiz yerden devam etsek? Olmaz mi?

Olmaz olur mu hic...

Çarşamba, Ağustos 15, 2012

İyi ki dogdun!

Hic bu kadar anlamli olacagi aklima gelmezdi. "iyiki dogdun" o kadar siradan, o kadar ozunu kaybetmis bir kutlama cumlesiydi ki kime ne kadar icten soylendiginin bir onemi yoktu. Biri dogmustu, bir yas daha almisti ve "iyiki dogdun" demek gerekirdi.

Hayatimin son bir kac yili butun aliskanliklarimin, duzenimin, siradanliklarimin ya da heyecanlarimin degistigi gibi dogum gunu tebriklerimde degisti. "mutlu yaslar" der oldum herkese. Evet herkes yeni yasinda mutlu olsun diye tum kalbimle tum sevdiklerime her yeni yasta iletirim bunu.


Ama kimseye " iyiki dogdun" demem. Oyle anlamli ki artik; arkasinda ya olmasaydin, ya hayatima ulu orta dalmasaydin, bunca mutlulugu yasatmasaydin korkusu var.


Sen iyiki dogdun canim, iyiki varsin... Mutlu yaslarimiz olsun...

Salı, Temmuz 24, 2012

Bir yerden goruyorsun! Artik sende beni izliyorsun!!

Kucukken herkesin bir kahramani olur mutlaka. Bazi kiz cocuklari futbolculara hayran olur, kimiside bi popcuya asiktir. Erkek cocuklar mahallenin ergenligi yeni bitmis ablasina hayrandir. Benimde vardi kahramanlarim. Buyudum hala var...

Nasil oluyorda hic tanimadan huyunu suyunu bilmeden dokunmadan ayni hayati paylasmanin hayallerini kurabiliyor insan. Cocukluk aski hayranligi aptalligi her neyse iste onun adi... Guzel seydir!

Ben kahramanlarimi icimde saklar hayaller kurup eglenirim. Evet kazik kadar oldum ama hala oluyor. Bazisi cok guzel sarki soyler bazisi sahada yikar gecer bazisida cok guzel raki icer. Severim onlari izlemeyi sanki hayatimin bi yerinde zamani gelince olcaklarmis gibi simdiden sahiplenirim.

Bazisida sadece durur... Buyumemis cocuk kalanlardanim ben. Cok cocuk... Kahramanlarimda var. Hayran olduklarim, Olup bittiklerim ya da olup gidenler. İki yili gecti... O benim hayranlikla izleyip, her karede sapsal sapsal sirittigim adam gideli iki yili gecti. Garip bi sekilde sanki bi arkadasimi kaybetmis ya da kafasi bana benzeyen bi tanidigim gitmis gibi. Oyunlari, soylesileri, yazilari yok. Acip eskileri okurken yakaladim kendimi az once. Ozlemek aslinda bu muydu? O ciksa ortaya bi laf atsa ben ustume alip yine akisi degistirsem. Hayat o soyledi diye oyle gitse. Su akar onuru bulur desem... Yol umrumda degil ki!

Hep ben izlerdim ya simdi sen goruyorsun beni bi yerlerden, artik sende beni izliyorsun... Huzurla uyu.

Pazartesi, Mayıs 21, 2012

Kina niyetine!

Canimi kimin yaktigi onemli degildi. Savasabilirdim. Canimi kimin nicin yaktigida onemli degildi. Yok sayabilirdim. Hatta ustune gulebilirdim bile. Onemli olan senin o zaman nerde oldugundu. İyi misin bile demesen olurdu. Yanimda olmasanda olurdu. Bir karsimda durursan olmazdi. Olmadi! Yasanan can sikintilarini unuttum agladigim beni aglatan insanlarida unuttum. İnsan herseyi unutur zaten. Ama senin karsimda kilic kusanip benim ustume insanlari bir bir koymani unutamam! En azindan simdilik!

Pazar, Mart 11, 2012

13 milyonda 1 olmak!



İstanbul'a hic burdan baktiniz mi? O sahane nefes kesen manzarasinin arkasinda ne kadar gorundugunuzu hic dusundunuz mu? Peki nasil gorundugunuzu hic dusundunuz mu?



Üc gundur pis bir yagmuru var sehrin. Oyle sisli oyle puslu ki besiktasta oturup kopruye goz suzup uskudara varamiyorsunuz. Sahilde balik tutan yesil yagmurluklu sakali griye donen adamda farkinda olacak ki durumun oltayi kenara koyup, bogazi arkasina almis gorkemli yol yalisina cevirmis gozlerini. Uzun uzun bakiyor yalinin kis bahcesindeki kahvalti torenine. Gozlerinden belli aklindan gecenin kahvalti degil tam bir toren oldugu. Arada donup oltanin yanindaki sehpanin uzerinde duran yarim bardak plastik kokulu cayina ve simitine bakiyor. Sonra bir parca kendi agzina bir parca denizdeki gokteki dostlarina atiyor. Onu izlerken dusundum bu kalabalik sehrin icinde nerdeyim acaba diye. Ben o balik tutmaktan vazgecip bogaza sirtini donup zengin isi kahvaltiyi izleyen adami farketmistim. Gormek ya da bakmak degil varligini farketmistim.


Peki beni farkeden var miydi? Bunlari dusunurken yalinin buyuk kapilari acildi iceriden sahane bir araba yola koyuldu gitti. Oturdugum banktan kalktim yavas yavas iskele tarafinda ki taksi duragina yurudum. Tam taksinin birine yaklasirken birden yolumu degistirmek geldi icimden. Bugun ise gitmemeliydim. Kabatasa kadar yurudum. Yururken hep insanlara baktim. Sabah huysuzlugumuydu onlarin suratini astiran diye dusundum. İsiklarda karsiya gecmek icin bekleyen kalabalik, tramwaya binmek icin birbirini itip kakan insanlar, otobus duraklarindaki formali ogrenciler, kafasini camdan cikarip yandaki arabaya kufur eden dolmus soforu, hava yagmurlu oldugu icin gidecegi mesafeyi reddeden taksicilere bagiran kadin... Herkes ne kadar gergin gorunuyordu. Neydi bu insanlarin derdi? Gulumsemek zor muydu?


Kabatastan finikulere atlayip taksime gectim. Cok sevmem aslinda kalabaliklari ama bugun beni insanlara ceken birsey vardi. Yagmuruda sevmem kalabalik istiklalide. Bugun sabahin o saatinde bile yukari asagi birbirine karismisti istiklalin insanlari. Sevdigim borsa lokantasi yine hos is kadinlari ve laptop cantali beylerle acik bufedeydi. Yan sokagin basindada kosusturan sucu cocuklar... Meydandaki buyuk merdivenlerde oturup mesaiye baslicaklar burazdan belli. Yagmurda ayaklarinda ki terliklerle hemde. "Neyseki patikler var" diye konusuyorlar aralarinda. Onlarda gormustur ya benim gordugum acik bufeyi... Galatasaraya kadar yol almisim cocuklari dusunerek. Galatasarayli olmak kulturu hala yasiyor orda. Ama sonucta oda bu sehrin bi okulu. Mudurleri saniyorum ogrencilere bagiran.

Ogrenci olmakta heryerde ayni bu sehirde. Hep o müdür sabah sabah bagirmak icin birsey bulur. Dolanip dururken kendimi geri donerken buldum. Bir baktim kadikoy dolmusundayim. Sagimda 60'li yaslarinda bir bey oturuyor. Gazetesini okumaya calisiyor ama bin bir zahmetle. Gazetesini 4'e katlamis ki ben acip kapamasindan rahatsiz olmiyim diye. Sofor yine gergin ama dikkatli; yaninda oturan 30'una bile gelmemis oldugunu dusundugum kadindan dertli biraz. Kulaginda sanki bir hoparlor varmis gibi rahatsiz. Kadin acmis son ses kendi keyfi yerinde ama baskasi umrunda degil. Ben bunlari dusunurken acaba onlar ne dusunuyordu benim hakkimda. Bu sehrin iki yakasi tarihe sigmamis. Oyle zitki birbirine. Avrupa medeniyetin besigi, anadolu barbar ama yigit. Sozde iki yakanin tarifi bu. Ama her iki yakada istanbul. Ve istanbulun ici farkli, yanyana durabilen apayri insanlarla dolu. Herkes ofkeli, telasli, kizgin, yorgun... Oysa kimse kimsenin farkinda degil, Herkes bu sehirde 13 milyonda 1 olmaktan ibaret.

Cumartesi, Şubat 18, 2012

PembeSaçlıCedric: Sevgili gunluk;)

PembeSaçlıCedric: Sevgili gunluk;): Hatun kisi dedikoduyu sever, biliriz. Bende severim. Ama agzim siki ve akilli laflar edenlerdenimdir. Turk kahvesi kivamindadir dedikodu. Ta...

Tesekkur yazisi:))

Hayatima getirdikleri icin tesekkur etmem gereken bi adam var. Goturduklerinden bahsetmiyorum bile. İyiki yapmis:)

Perşembe, Şubat 16, 2012

etimek tatlısı romantizmin intihar sebebi olur mu? ;)

basak burcu kadınıyım ben. hani su romatik, aglak, detaycı ve tatlı sever olan. zaman zaman "K" diye yazıp barzo, öküz ruhlu vs. diye okudugumuz  sevgili sahsıda tipik kibirli, kendini begenmis aslan erkegi. yine ayrı düstük kendisiyle. yanlıs anlasılmasın düsmanlar sevinip dostlar üzülmesin; bildigin mekan ayrılıgı bizimki. ben adama barzo falan diyorum ama bugün benim icimdeki romatik sevimli prensesin öldügü bir ana sahit olduk.

"K" arkadaslarıyla oturmus ev muhabbetinde. bende telefonun öteki ucunda tabi:) "yaaaa ben neden yokum ama, aa hangi filmi izliceksiniz, yok artık bensiz mi yapıcaksınız, ama orda olsam keske.........." diye sızlanmaktayım. kuzucugum dayanamadı benim yalnız kalmama ve teknolojinin nimetlerinden yararlanmaya karar verdi. facebook'a girildi canlı sohbete baslandı. ohh mis:) sevgili güzel güzel konusuyo. adam bildigin romantik yani; askım, böcegim, kuzumlar havada ucusuyo falan. bense bunların hicbirine aldırmadan bi noktaya kilitlenmis bakıyorum, ama ne bakmak. agzım sulanıyo, dudaklarımı falan ıslatıyorum, salyalarım akıcak nerdeyse. sevgilinin yanında oturan pek sevgili arkadaslarımızdan biri elinde koca bi tabak etimek tatlısını götürüyo. tatlı yaaa... nasıl güzel görünüyo anlatamam.

bi kac dakika sonra nereye baktıgım anlasıldı tabi. koca bi "yuhhhh!" geldi bana ama elimde degil. o an bana evlenme teklif etse sevgili aman bosver hayatım dicem nerdeyse. o kadar kendimden gectim.

 heralde bu geceden sonra tektas hayali falan kurmamam lazım benim. artık istemeyede gümüş tepside cikolata yerine bi tepsi etimek tatlısı getirirler. yüzük yerinede artık ne alırım bilmiyorum!

sevgiler ;)

Çarşamba, Şubat 15, 2012

tükür cocugum babanın facebook profiline:)))

şener şen ile perhan kutman'ın N'olcak Simdi filmini hatırlar mısınız? hani şu "tükür çocugum babanın yüzüne" repliği olan:) bazılarınız var ki hani başka yataktada yakalasak yine yapmadım diceksiniz nerdeyse!

malum sosyal mecra hayatımızın tam merkezinde. ilkokul arkadaşım, müşterim, aaa o süt annemin yeğeni, bu ahiretliğim derken herbirimizin arkadaş listesi 500'ü aşalı epey olmuş. sosyal medya süper bişey zaten yolda görsen selam vermeye çekinirsin ama facebookta düşünmeden arkadaş olursun. sonra mesaj, kameralı canlı sohbet falan derken muhabbet alır gider.

bunları neden yazıyorum? belki bir akıllı okurda kız milletininde bu nimetlerden haberi olduğunu anlar diye yazıyorum:)))

yatakta basmadım kimseyi. ama sosyal medyanın gücüyle okuduklarımı hayal gücümle birleştirince basmıs kadar oldum. hoş herkes yatak tercih etmez!!!


sevgilerrrrrrr... ;)

happy valantines day ;)

özel gün kavramım tamamen bana özel. tüm dünyanın hep birden kutladıgı 14 subat sevgililer günü bana her hatunun hatırlattıgı seyleri hatırlatmıyo. benim icin 14 subat bir kahvaltıdan ibaret. evet, dogru. sadece bir kahvaltı. hediyeler, lüks restorantlarda yenen yemekler, pahalı şarap sonrasında kırmızı kutudan cıkan tektas... bunların hepsi güzel. ama sevgililer günü bu degil benim icin.

bahsi gecen sevgili sahsına hic hediye falan alma zahmetine girmedim bunca yıldır. ondanda sevgililer günü hediyesi beklemedim. bundan bikaç yıl önce sevgililer gününde adadan ayrılmak zorundaydım; sevgili sahsı beni alana bırakmak icin evden geldi aldı. alanın tam tersi istikamette hızla ilerlerken adanın en bayıldığım otelinin kahvaltı salonunda buldum kendimi. hoppp bir baktım sahane bir masa. "sevgililer günü icin romantik bi aksam yemegimiz olmasada kahvaltımız var" dedi :) o kadar sirindiki. keman esliğinde ahsap iskelede romantik aksam yemegimizi yerken tektaslı evlenme teklifide süper tabi ama o kahvaltıyı hicbirseye degismem :)) iyi ki varsın "K".

ps: tabi ki baska bir numarasını görmedik adamın ama, nasıl bi kahvaltıysa yıllardır tadı damagımda kalmıs:))) o zaman bu sarkıyı haketmis ;)

sevgiler...

Pazar, Şubat 12, 2012

Sevgili gunluk;)

Hatun kisi dedikoduyu sever, biliriz. Bende severim. Ama agzim siki ve akilli laflar edenlerdenimdir. Turk kahvesi kivamindadir dedikodu. Tatlidir, kisadir ve keyiflidir. Asla kimseye zarari dokunmaz, kimsenin canini sikmaz. En azindan benim dedikodum oyle edeplidir.




Az sonra okuyacaginiz ya da hic okumayacaginiz sadece benim yazmis bulunacagim olaydaki kisi ve kahramanlar tamamen hayat urunudur; asla hayali degildir.


Yaz sicaginin altinda uzanmisim kumsala modunda keyifteyim. Yine bir dedikodu sever arkadasla beraber muhabbetin dibindeyiz. Boyle efil efilde bi esinti. Baya iyiz yani. Hatun kisi karsimda anlatiyor bir baska hemcinsini. Az cok tanigim merabamin oldugu kadinin bir anda yatak odasindan mutfagina halisindan arabasina kocasindan kankasina her haltini ogrendim. Bi taraftan dinliyorum bi taraftanda hatun kisinin "bu da salak mi ne mal gibi dinliyo iki yorum yapmiyo" bakislarina maruz kaliyorum.

Konustukca cosuyo costukca kadinin arkasindan demedigini birakmiyo. Sonra bi ara eline cantasini aliyo haril haril icini karistiriyo. Oyle bakiyorum bende aval aval. Cat diye telefonunu cikartti birini aradi. Hicte bisey demedi 1 dk bi telefon edicem falan der insan. Ayip olmasin telefonda lafini dinlemiyim diye saga sola bakip milleti keserken kulagim tabi ki ondaydi:) "hayatim nasilsin, ayyy cok ozledim beache de gelmiyosun sekerim noooolur gel..." sok! Agzindan cikan onca kotu soz daha benim kulagima varmadan hatun kadini aramis sevgi gosterisinde. Yetmedi, telefonu kapatti arkasindan tekrar saydirmaya devam etti.

Bencil insanimdir ben. Hicbisey dusunmeden sadece kendimi dusundum ve kim bilir benim arkamdan neler cevriliyo dedim:) simdi hatun kisi hala hayatimda. Asla hakkinda dusunduklerimi bilmicek. Keske bunlari okusada anlasa diye cok isterim ama usenir okumaz:))) sas kaza okusada anlamaz!

Ohhhh icimi doktum. Rahatladim. Sevgili gunluk kivaminda oldu ohhh mis:))

Sevgiler...

Çarşamba, Şubat 08, 2012

Sonuc!

Sen uzaklastikca ben avuclarimi daha da siktim. Sen gitme diye ellerimden, tirnaklarimi etime gecirdim durdum. Ben siktikca ellerimi sen avuclarimin arasindan kaydin.

rahattı!

"seni hep güzel hatırlayacagım" dedi ve gitti.

ne farkederdi... birlikte olmadıgımız bir hayatın herhangi bir kösesinde durup, arada bir hatırlanmak neye fayda ederdi?

Pazartesi, Şubat 06, 2012

bitmis demek gelmiyorsa icinizden isminide koyamazsınız!

bazen eskiye döndügünüzde bazı seylerle yüzlesmek agır gelir. eskiden izlediginiz bi film, yediginiz yemek, eski bi arkadas ya da okudugunuz bi kitap. elimde Elif Safak'ın ASK'ı var yeniden. Ella'yı düsündüm bu gece uzun uzun... kendimle kıyasladım aklımca. oturup hatalarımıza bi kadehte sarap icmek geldi icimden. o evli, cocukları var; hic benzemeyip ne kadar da aynıyız aslında. kocam yok, cocugumda, boston'da lüks bi evdede degilim. ama onun gibi bende bi esaretin icindeyim. üstelik cok uzun zamandır mutluymus gibi yaparak katlanıyorum, kırmıyorum prangamı...

"...hepimiz icin hayat dogum ve ölümler dizisi demek. baslangıclar ve sonlar. bir anın dogması icin bir önceki anın ölmesi gerekir. yeni bir ben icin eski ben'in kuruyup solması gibi..."

simdi eski ben ölür mü bilmiyorum; yarın yeni bir gün olcak... sabah uyanıp işe gidicem, calısıcam, kosusturucam... kızlarla öglen yemegi yicem, orta sekerli kahvemle sigaramı icicem. "keyif" yapıcam. tekrar calısıcam. eve gelicem. ........... en sonunda yatıp uyucam! böyle bakınca pekte farkı yok gibi duruyor ama cok büyük bisey eksik. sen bunların hic birini bilmiceksin. yıllardır ilk kez sesini duymadan uyucam, sarılmadan, kokun olmadan... hersey aynı; ama altüst... sevmeyi bilmeyen herkesin sonu gibi yani. asık olmayı degilde; keske bende herkes gibi sevmeyi bilseydim.

keske ayrılıklara ölüm, ölümlere de dogum gibi bakabilseydim. her ölümün ardından yeni bir hayatın basladıgını kabul edebilseydim. bu bitisler o zaman cokta acı vermezdi belki. gidisleri ya da gitmek zorunda bırakılmaları daha kolay anlayabilseydim keske...

ya da anladıgımda "bitmis" diyebilseydim! keske...

Cumartesi, Şubat 04, 2012

Kardan ask!

Sabun kopugu asklar diye birsey vardir. Ben cok kotulemem oyle asklari. Guzeldirde yasanan o kisacik sey. Bir anda cogalan duygular vardir, kopuk kopuk ask dolar her hucren. Bilirsinde gozune surunce aglatacagini, kurcalamazsinda. Sonra zamani gelince suya tutarsin gecer. Ne izi kalir ne de baska sey. Bir guzel kokusu kalir. Sadece o. Acitmaz, uzmez...

Kardan asklarim vardir benim. Lapa lapa bembeyaz ask yagar her yanima. İzlemeye doyamaz kimse. Yagdikca cogalir. Yukselir... Sonra ruzgarlar eser ustunden toz gibi supurur kar tanelerini. Arkasindan yagmurlar baslar. Eridikce erir karlar. Camura doner, bir bakmissin herkesin izlemeye doyamadigi manzaradan eser kalmamis. Sadece camur. Sadece pis caddeler.

Uyumadan sevis istediginle!

Baskalarinin yataginda yatiyorsun diye senden vazgecmemi bekleme benden. Sayet olurda baskasinin yataginda yatip huzurla uykuya dalip ayni huzurla yeni gune gozlerini acarsanda tekrar sana boyle baglanmami isteme. Suan baska yataklarda baska kadinlarla yatiyor olabilirsin. Ama huzurla uyumayip kalkip tek basina uyandigina gore hala bi ihtimal var demektir.

Cuma, Şubat 03, 2012

hosgeldin!

sonbaharın cocuguyum ben. hani eylül bası yagmurlar baslar, hava serinler; sonra ay sonu yeniden yalancı bir yaz yasatır ya eylül bize, tam o yalancı yaz günlerinden birinde dogmusum. bundandır herhalde yaz delisi olmam. günesini, denizini, kavuran sıcaklıgını, bronz tenini... yaza dair herşey tek başına bile hayat güzeldir demeye yeter. hele birde yaz askınız varsa... 

tatil dönüsleri zordur. valiz hazırlamak agır gelir. oysa bir hafta öncesinden hazırlanır o valiz tatile cıkarken, ama dönüste elin kolun varmaz geri doldurmaya. 

zor bir yıldı... yorucu ve fazlasıyla yogun... huzur lazımdı; birazda durulmak. sessizce oturup deniz kıyısında tek başına kırmızı icmek lazımdı. yalnız kalıncaktı... yalnız ve huzurlu!

ucaktan indim, derin derin denizi icime cektim... aylardır kapalı olan evime gittim, esyalara dokunmadım bile, sadece balkonda bir sigara yaktım. sanki o an onca zamanın sıkıntısı akıp gitmisti. kızları aradım. simit,cay ve yalı kahvesi üclüsünü nasılda özlemistim. sıcaktır yalı kahvesi. her masaya selam vermeden geçemezsin yerine. en sevdigimdir balıkcı teknelerinin önünde sögütün altındaki masa. 

bazen birini görürsün, bakarsın, sonra kafanı çevirirsin. sonra hiç ummadığın bi zamanda hiç olmaması gereken bi yerde aklına gelir... iste tam böyle başladı. gördüm, baktım ve kafamı cevirdim. kızlarla gülüstük, muhabbet ettik, fallar baktık... o hep garip bi sekilde aklımdaydı. nerden bilcektim sadece bi kaç gün sonra sapsala dönceğimi:) 

bi eylül aksamı hayatım tamamen degisti. hic düsünmedim, planlamadım, ölcüp tartmadım. sadece geldi ve girdi hayatıma... hayatımda yasadıgım en sıcak eylül aksamıydı, telaslı, mavi, elini kolunu nereye koyacağını bilmeyen bi aksamdı... serinledi sonra her geçen gün o aksamlar. yaz bitmesin diye ugrasıp dururum ben, rüzgara inat sal almak istemem üsüyen omuzlarıma, sandaletlerimle vedalasmam kolay kolay. ve eger serın eylul aksamında deniz kıyısında cıplak ayak yürümek istersem yürürüm... ta ki biri bana "yapma üsürsün" diyene kadar. masallar anlatmadı bana, romantikte degildi, mumlar yakmadı masada ama o gece bana yapma üsürsün dedi. kimse dememis miydi simdiye kadar? bilmiyorum. ama kimse öyle dememisti bunu biliyorum. o hic bilmedi bu kadar kücük seyden bütün ömrümü ona verdigimi. kücücük bi ayrıntıydı, o gece orda olan kimsenin aklında bile kalmayan bi detay.

günler gecti... dönüs vakti geldi. valizimi kapıdan cıkmadan once kapattım. balkonda bi sigara yaktım. denize uzun uzun baktım geldigimde yükümü hafifleten deniz; bu defa kalbime agırlıklar yükleyip yolluyordu beni. toparlandım, uçagın kalkmasına az bi zaman kala gittim limana. bir şehre veda etmenin ne demek oldugunu, aslında nasıl aglamamak icin yutkunuldugunu, yaz askının her zaman tatilden sonra unutulmadıgını ögrendim. cok agır oldu, sancılı oldu ama bir şehirde birini bırakmanın ne demek oldugunu ögrendim. 

Çarşamba, Ocak 11, 2012

bir melek var (dı) !

hep melek başlarsın herşeye. herşeyin en saf halidir o en başı. ilk günler der dururuz her sızlanmamızda. ne değişir ki ilk günle son gün arasında, ya da ne değiştirir ki bizi...

kanatlarından öpmeye başlarsın, dokunmaya kıyamadan seversin; sonra yine kanatlarından yok etmeye başlarsın... önce onlardan başlarsın ki kırmaya uçup gitmesin, yanında aşktan can çekişsin diye!

peki hiç düşünmez misin ya melek ölürse diye...

Pazartesi, Ocak 02, 2012

iyi senelerrrr...

evet o çok büyük anlamlar yükleyip, daha yaşamadan içini doldurmaya başladığım 2012 ye girdik. hemde ne girmek. aşkı memnu kıvamında girdim yeni yıla. herkes şıkır şıkır, masa şahane, menüde yok yok, ev on numara kokoş. yılın house partysinin tam ortasındaydım. herşey iyiydi güzeldide sabah oldu püffff sihir bozuldu. 1 ocak klasik pazar sıkıcılıgından 2012de de  kurtulamayacağımızın resmi belgesi niteliğindeydi. yılın ilk pazartesi olan bugünede herkes pazartesi sendromuyla başladı. yani değişen bişey yok. yeni yıl yeni yıl diye beklediğim bu yılında daha bi numarasını göremedik. tamam hani daha erken 2gün oldu falanda bi umut ışığı falan olaydı bari. tamam hadi pazartesi sendromu kalsında tatil günü pazar sıkıcılığının yok olmasında anlaşalım senle 2012. hoş anlaşmasakta sen bilirsin pazartesi benim için bi sürelik sendrom teşkil etmiyor. herkese huzurlu senelerrrr....