Cuma, Şubat 03, 2012

hosgeldin!

sonbaharın cocuguyum ben. hani eylül bası yagmurlar baslar, hava serinler; sonra ay sonu yeniden yalancı bir yaz yasatır ya eylül bize, tam o yalancı yaz günlerinden birinde dogmusum. bundandır herhalde yaz delisi olmam. günesini, denizini, kavuran sıcaklıgını, bronz tenini... yaza dair herşey tek başına bile hayat güzeldir demeye yeter. hele birde yaz askınız varsa... 

tatil dönüsleri zordur. valiz hazırlamak agır gelir. oysa bir hafta öncesinden hazırlanır o valiz tatile cıkarken, ama dönüste elin kolun varmaz geri doldurmaya. 

zor bir yıldı... yorucu ve fazlasıyla yogun... huzur lazımdı; birazda durulmak. sessizce oturup deniz kıyısında tek başına kırmızı icmek lazımdı. yalnız kalıncaktı... yalnız ve huzurlu!

ucaktan indim, derin derin denizi icime cektim... aylardır kapalı olan evime gittim, esyalara dokunmadım bile, sadece balkonda bir sigara yaktım. sanki o an onca zamanın sıkıntısı akıp gitmisti. kızları aradım. simit,cay ve yalı kahvesi üclüsünü nasılda özlemistim. sıcaktır yalı kahvesi. her masaya selam vermeden geçemezsin yerine. en sevdigimdir balıkcı teknelerinin önünde sögütün altındaki masa. 

bazen birini görürsün, bakarsın, sonra kafanı çevirirsin. sonra hiç ummadığın bi zamanda hiç olmaması gereken bi yerde aklına gelir... iste tam böyle başladı. gördüm, baktım ve kafamı cevirdim. kızlarla gülüstük, muhabbet ettik, fallar baktık... o hep garip bi sekilde aklımdaydı. nerden bilcektim sadece bi kaç gün sonra sapsala dönceğimi:) 

bi eylül aksamı hayatım tamamen degisti. hic düsünmedim, planlamadım, ölcüp tartmadım. sadece geldi ve girdi hayatıma... hayatımda yasadıgım en sıcak eylül aksamıydı, telaslı, mavi, elini kolunu nereye koyacağını bilmeyen bi aksamdı... serinledi sonra her geçen gün o aksamlar. yaz bitmesin diye ugrasıp dururum ben, rüzgara inat sal almak istemem üsüyen omuzlarıma, sandaletlerimle vedalasmam kolay kolay. ve eger serın eylul aksamında deniz kıyısında cıplak ayak yürümek istersem yürürüm... ta ki biri bana "yapma üsürsün" diyene kadar. masallar anlatmadı bana, romantikte degildi, mumlar yakmadı masada ama o gece bana yapma üsürsün dedi. kimse dememis miydi simdiye kadar? bilmiyorum. ama kimse öyle dememisti bunu biliyorum. o hic bilmedi bu kadar kücük seyden bütün ömrümü ona verdigimi. kücücük bi ayrıntıydı, o gece orda olan kimsenin aklında bile kalmayan bi detay.

günler gecti... dönüs vakti geldi. valizimi kapıdan cıkmadan once kapattım. balkonda bi sigara yaktım. denize uzun uzun baktım geldigimde yükümü hafifleten deniz; bu defa kalbime agırlıklar yükleyip yolluyordu beni. toparlandım, uçagın kalkmasına az bi zaman kala gittim limana. bir şehre veda etmenin ne demek oldugunu, aslında nasıl aglamamak icin yutkunuldugunu, yaz askının her zaman tatilden sonra unutulmadıgını ögrendim. cok agır oldu, sancılı oldu ama bir şehirde birini bırakmanın ne demek oldugunu ögrendim.